Bitlis İsyanı Sonrası Son Demler

Hz. Peygamber (s.a.v.) ”Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” der. Haksızlık hangi dönem kim tarafından yapılırsa yapılsın, haksızlığa karşı sessiz kalmak zulme ortak olmaktır.
N.A.Rojki
Çatırdayan Osmanlı imparatorluğu bir kaç yıl sonra ‘tarih’ olacak, Jön Türkler küfrün bütün silahını inançlı ve imanlı Kürt halkının üstünde deneyecekti.
Kürtlerin yarı özerk-bağımsız hükümetlerinden geriye hiç bir şey kalmamış; Kürtler ağır bir zulmün altında can çekişmeye başlamıştır. Din ayaklar altına alınmış ‘Kürt’ demek bile yasaklanmıştır.Kürtler iyice İsyan ateşini düşünmüştür.
Bir gece Bitlis’in bütün öncü kadroları Xumaçlı Ferso Ağa’nın evinde buluşacak, o gece çok çay içilip tütün sarılacak ve sıcak tartışmalar Ferso Ağa’nın evinden bütün Bitlis’e yayılacaktı…
İsyanın öncüleri Şeyh Şahabeddin ve Seyyid Ali Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti üyeleriydi. Mela Selim, isyana dair bütün hazırlıkları yapan ve organize eden kişiydi. Mela Selim’e herkesin büyük bir saygısı olduğundan kimse pek fazla sözlerini eleştiremezdi…
Şirvanlı Mehmed Emin Bey ve Xumaçlı Ferso Ağa gece tüfeklerini yağlamaya başladılar. Ferso Ağa, Rojkan yiğitleri gibi korkusuz ve yiğitti. Şüphesiz sahip olduğu asil kan her Rojkan’lının sahip olduğu asaletten gelmekteydi.
İsyan ateşi yakıldı,Kürtler küçük bir güçle Jön Türklere karşı üstün bir ilerleme sağlayarak Bitlis’in Şerif Bey tepesini ve civar mahallelerini ele geçirmiştir. Ulus-Bilinç bütünlüğünün olmamasından kaynaklanan trajedi bu isyanda da karşımıza çıkacaktır. Kürt süvarileri, kişisel menfaatler uğruna ihanete uğrayacaktır.
İdam sehpaları Gökmeydan’da hazırlanacak; Bütün bir Bitlis karalar giyinip yas tutmaya başlayacaktı. Yüzlerce insan sürgünün yolunu tutarken isyana öncülük edenler için idam sehpaları hazır vaziyette bekleniyordu.
İdam sehpasına ilk Mela Resul çıkartıldı. Hiç tereddüt etmedi; Zalimlere dönerek ağzından şu cümleler çıktı: “Kürt milleti çok geçmeden zor ve zulmünden kurtulacağı için bahtiyarım”.
Zalimlerin gözünü kan bürümüş; Allah’ın adaletine karşı kendi firavunluklarını Gökmeydan’da sergiliyorlardı. Şeyh Şahabeddin’in ipi kopunca ‘idam hükümsüz’ kalır diye bekledi herkes; İkinci ip kopunca, üçüncü ip getirilmeden Şeyh Şahabeddin büyük bir hiddetle ”Siz Allah’a karşısınız. Allah bu idamı istemiyor siz istiyorsunuz! Uğursuz cellat, kalın bir ip getirin bana!” diyerek o gün ölümü korkutmuştur…
Seyyid Ali, zamana ve mekana ağzında dua Gökmeydan’ı zalimlere kahrediyordu.
İdama şahitlik eden tarihin canlı tanıkları şehrin canlı hafızası o anı şöyle günümüze aktardı;
Seyyid Ali bir an meydanda bulunanlara baktı. Korkusuz ve başı dikti. Bir an şöyle dedi “Dost eliyle ele karşı asılmak bana çok ağır geliyor.”
Yüzyıldan fazla bir zaman geçti. Zulme karşı direnen Kürt büyükleri, Kürtlerin kalplerinde yaşamaktadır. Kimlikleri,özgürlükleri ve inançlarına uğruna zalime karşı direnenler hep kalplerde yaşayacaktır.
Kimliklerini ve özgürlüklerini ‘kişisel menfaat’ uğruna satanlar, zalimin önünde eğilenler, her devrin ‘insanı’ olanlar günümüzde bile arsız ot gibi her yerde yeşermekteler…
DİPNOTLAR:
Rus Arşivleri
B.Nikitin Notları