Bitlis şehrini tasvir eden gravür sayısının o kadar çok olmadığı gibi, bunların çoğunun da kim tarafından ve ne zaman çizildikleri çok ender belirtilir veya merak edilir. Bildiğim en eski Bitlis gravürlerini, Flaman gravür sanatçıları Olfert Dapper 1681 ve Peeter Jacob 1690 tarihlerinde yapmışlardır. Bu tarihlerden önce de yapılmış Bitlis gravürleri kesin vardır ancak henüz gün yüzüne çıkmış değiller.

Baran Zeydanlıoğlu

Bitlis ve kalesi ile ilgili en yaygın olarak kullanılan çizimlerin başında, konumuz gravürü gelmektedir. Bu gravür Fransız ressam Jules Laurens tarafından 1847 yılında Bitlis’i ziyareti sırasında çizilmiştir. Şimdiki Tekel binasının bulunduğu Kurubulak’dan kaleyi ve şehrin panoramik görünüşünü kağıda yansıtmıştır. Kendisi gibi ressam ve aynı zamanda da coğrafyacı ve bir mühendis olan Fransız sanatçı Xavier Hommaire de Hell ile birlikte iki sene süren bir seyahat sırasında Bitlis’e de uğramışlar. Daha önceden İstanbul’da bir köprü projesini hayata geçirip, Karadeniz’de bir deniz feneri de inşaa etmiş olan ve aynı zamanda Hazar Denizi bölgesinde de Fransız hükümeti tarafından coğrafya ve tarih alanlarında bilimsel araştırmalar yapmak görevini gerçekleştirmiş de Hell, bu sefer yanına eşini de alarak, Laurens ile birlikte Türkiye’ye Temmuz 1847’de gelirler. Eşini daha Doğu’ya doğru yapacakları tehlikeli yolculuktan dolayı sonrasında Fransa’ya gönderen de Hell, İstanbul, Karadeniz üzeri Trabzon, Erzurum, Bitlis, Diyarbakır, Van güzergahını takip ederek, Laurens ile birlikte İran’a geçip ta İsfahan’a kadar giderek, iki sene boyunca binin üzerinde çizim yapmışlardır. İran’da bulundukları zaman içerisinde koleradan dolayı Ağustos 1848’de İsfahan’da hayatını kaybeden de Hell’in çalışmaları, Laurens tarafından de Hell’in Fransa’daki eşine gönderilir. Xavier de Hell’in tüm çalışmaları eşi tarafından 1859/60 yılında Paris’te bir kaç cilt halinde yayımlanmıştır.

22 Ekim 1847’de Bitlis’i ziyaretleri sırasında Laurens’in çizdiği bu Bitlis gravüründe, şehrin o dönemki yapısı ve büyük bir kısmının mimarisi açıkça görülmektedir. Gravürün ana merkezinde ise Bitlis kalesinin artık günümüzde olmayan burçları ve sütunları da belirgin bir şekilde göze çarpıyor. Benim dikkatimi çeken detay ise kalenin sağ üst köşesinde (kalenin üzerinde) görünen, Kürd Rojkanlar dönemi de dahil ikametgah ve saray olarak kullanılmış yapının harabesi oldu. Nice savaş, saldırı, işgal ve efsanelere sahne olmuş bu kale ve sarayın detaylarını, dönem dönem Bitlis’ten geçmiş seyyahlar dile getirmişlerdir. Bunlardan Türkiye’de en tanıdık olan seyyah Evliya Çelebi, 1650’lerde ziyaret ettiği Bitlis Kürd Beyliği hükümdarı Abdal Han’ın sarayını ve kaleyi şu şekilde aktarmıştır: ’Kale içinde 300 hane vardır ama yarısını Han sarayı kaplamıştır. Kat kat Acem ve Rum tarzı güzel odalar ve hoş sofalar vardır ki her birinin anlatılmasında beniâdem âcizdir. 800 yıldan beri her Han ve her Malik imar etmekdedir burada. Özellikle Abdâl Han nice Mısır hazinesi harcayıp bu büyük sarayı Keydefâ Sarayı etmiştir. Bütün pencerleri ve şahnişinleri (cumbaları) kalenin burçları üzerine yapılmış olup bütün Bitlis Şehri ve Dehdivan Dağı görünmektedir.”

Ressam Jules Laurens’in bu gravürü çizdiği zaman Bitlis’teki hükümdar kalenin karşısındaki sarayında ikamet eden Kürd Şerif Bey idi. Ancak o da iki sene sonra II. Mahmud tarafından İstanbul’a sürgün edilecek ve yüzyıllardır süren Kürd Beyliği’nin Bitlis’teki hükümdarlığı da sona erecekti. Bundan sonraki dönem itibari ile artık Bitlis idaresi İstanbul’dan atanan valiler tarafından yönetilecekti.

1838 yılı Bitlis’e gelerek Şerif Bey’in misafiri olan İngiltere’nin Erzurum konsolosu James Brant, Bitlis’te 2000 Müslüman hanesinin ve 1000 Ermeni hanesinin bulunduğunu ve Kürd hükümdarların yüzyıllardır bastırdıkları kendi paralarının halen bakır para olarak bastırıldığını belirtmiştir. Şerif Bey’in evinde konaklayan konsolos Brandt, Şerif Bey’in atalarının kalenin içinde yaptırdığı sarayın artık kullanılamaz olduğunu ve kendisinin de iki sene önce (1836) bu tepede yaptırdığı sarayında ikamet ettiğini aktarır.

Xavier de Hell’in ölümünden sonra da Jules Laurens seyahatine devam etmiş ve 1849’da Paris’e geri dönmüştür. Paris Güzel Sanatlar akademisi bünyesinde sergiler açmış ve çalışmalarını sergilemiştir. Yaptığı gravürler ve çizdiği eskizler bir çok ünlü dergi, kitap ve değişik yayımlarda yer almıştır.

Jules Laurens 5 Mayıs 1901 yılında Fransa’nın Saint-Didier şehrinde hayata gözlerini yummuştur.

Kaynaklar

Atlas historique et scientifique, Paris, 1859; = Tome IV of Voyage en Turquie et en Perse exécuté par ordre du gouvernement français pendant les années 1846, 1847 et 1848 par Xavier Hommaire de Hell, Paris, 1856-59.

Grosvenorsprints

Encyclopaedia Iranica

Evliya Çelebi Seyahatnamesi – YKY Yayınları

1838 Yazında Kürdistan, James Brant – Rupel Yayınları