Koçgirili Alişêr’in iki mektubu, Vate dergisinin 59. sayısında (Zimistan 2019) yayımlanmıştı. Oradaki metinlerin Osmanlıca olan asıllarını okuyunca transkripsiyonda bazı yanlışlar, eksikler, fazlalar olduğunu gördüm. Daha sonra, bu mekuplardan bir tanesinin Dilek Kızıldağ Soileau’nun Koçgiri İsyanı başlıklı çalışmasında yayımlandığını öğrendim ve onu da okudum.

Yani söz konusu Koçgiri İsyanı başlıklı çalışma Vate’nin 59. sayısından önce yayımlanmış fakat ben bu çalışmadan daha sonra haberdar olmuştum. Vate’deki transkripsiyonda olduğu gibi Soileau’nun çalışmasındaki metnin transkripsiyonunda da bazı yanlışlar vardı.
Alişêr’in önemli olan bu iki mektubunun yapabildiğim kadarıyla orijinallerine bağlı transkripsiyonlarını yaptım, yanlışlarını düzelterek Bitlisname sitesine gönderdim, oralarda yayımlandılar. Bitlisname’ye göndermeden önce Vate redaksiyonuna, ve oradaki transkripsiyonu yapan Mehmed Selim Uzun’a göndermiştim.

Mektuplar daha önce yayımlandıkları için sitelerde yayımlanan metinde onları aldığım kaynakları belirtmiştim. Pelkurd’e gönderdiğim metnin başında

Kurmanci bir açıklama yapmıştım. Orada şöyle diyorum:
“Ev du name ji alîyê Mehmed Selîm Uzun ve hatine transkrîbekirin û di kovara Vateyê da hatine weşandin. Li gor ku Mehmed Selîm Uzun dinivîse, Evin Çiçekê ev name peyda kirine. Her duyan jî karekî baş kirine, em di saya wan da ji van belgeyan agahdar dibin.”
Bitlisname’de yayımlanan metnin başında ise şöyle diyorum:

“Mektuplardan birincisi ilk kez Dilek Kızıldağ Soileau’nun Koçgiri İsyanı başlıklı çalışmasında yayımlandı (1). Mehmed Selim Uzun tarafından transkribe edilen her iki mektup ayrıca Vate dergisinin 59. sayısında yayımlandı.”
Sonra bir numaralı dipnot olarak bu kaynağı da yazdım. Şöyle:

“(1)Dilek Kızıldağ Soileau, Koçgiri İsyanı, 2. baskı, İletişimYayınları, İstanbul, 2018, s. 411-414.
Alişir’in mektuplarını “Koçgirili Alişir’in İki Mektubu (1920)/”Du Nameyên Elîşêrê Qoçgîrîyê (1920)” başlığıyla yayımlamıştım.
Mesele bundan ibaret.
Bu mektuplar yukarıda belirttiğim biçimde yayınmlandıktan sonra, bazı sitelerde bu konuda asılsız, yanlış bazı şeyler yazıldı. Mektupları benim bulmadığım, bunları kendi adımla/imzamla yayımladığım, kendime malettiğim, hazıra konduğum vb.

İşin aslını, yani yukarıda anlattığım hususları bilmeyenler böylesi asılsız, yanlış ithamlarla yanıltılabilirler. Bu açıklamayı yazmamın nedeni bu.
Sözünü ettiğim sitelerde yayımlanan mektupların başında yaptığım açıklamalarda görüldüğü gibi, “metupları ben buldum” demiyorum ve hangi kaynaktan aldığımı yazıyorum. Hangi kaynaktan aldıysam onu yazıyorum. Aldığım kaynağı yazmayıp almadığım bir kaynağı mı yazmam isteniyor? “Koçgirili Alişir’in İki Mektubu” başlığıyla yayımladığıma göre, kendime mal etmem söz konusu olamaz.

Başkasının mektubu nasıl bana mal olur ki? Metnin daha önce yapılmış transkripsiyonunu kimin yaptığını yazıyorum. Benim yaptığım trnaskripsiyonu ise benim yaptığını yazıyorum. Yazmamam mı gerekiyor? Yaptığım transkripsiyonun altını kimin adını yazmam isteniyor?

Benim transkripsiyon yapmam ve transkripsiyonu yaptığımı yazmamda bir sorun mu var? Transkripsiyonumu beğenmiyor musunuz? Beğenmiyorsanız kullanmayınız, beğendiğinizi kullanınız.

M. Malmîsanij