Alişer, 1900-1937 yılları arasında önemli roller üstlenmiştir. Lider kişiliği yanı sıra Dersim bölgesinde halk tarafından çok sevilen bir kişi olmakla beraber ‘Halk Ozanı’ olarak da bilinmektedir.

Nimetullah ATAL

1900-1937 yılları arasında önemli roller üstlenmiştir. Lider kişiliği yanı sıra Dersim bölgesinde halk tarafından çok sevilen bir kişi olmakla beraber ‘Halk Ozanı’ olarakta bilinmektedir. Halk arasında örgütlenme faaliyetlerinde bulunan Alişer, yazmış olduğu şiirlerle halkı bilinçlendirmek için uzun süre faaliyetler sürdürmüştür. Dersim aşiretleri arasında ittifak çalışmaları da yürüten Alişer’e bu konu da yardımcı olan hem eşi hemde yol arkadaşı Zarife Hanım’dır. Zarife Hanım’ın mücadele içerisindeki yeri en az Alişer kadar etkili ve önemlidir.

Birinci Destan;

”Bismillahi diyelim hakdan inayet.
Ta ezelden mazhari ihsani dersim.
Muhammed Mustafa olşahi velayet
On iki imamın lisanı dersim.

Ceddimiz Şeyh Hasan Olşahi Horasan
Himmet et bizlere olsun sayaban
İkilik perdesini atalım hemen
Birlik zamanıdır mekanı dersim.

Hikmetten bir hengame cihana saldı
Ol kavmi Mervani zulmette kaldı
Her millet uyandı hakkını aldı
Yakındır ahdi Pimani Dersim.

Müslüman namıyla bir çok harühas
Müminler yapmışlar ateşten kafes
Adalet şimşirini taksınlar herkes
Söylensin şanı şevketi Dersim.

Türkler şeriati biz tarikati
ikisi de birdir hakkın ibadeti
Madem ki Adliye yoktur biati
işte vurağıdır zamanı Dersim.

Bari lütfunla bu çarkı döndür.
Gerçek evliyaları her yere gönder
Evladı ahfadı galipten sakla
Kurtarsın ehli imanı Dersim.

Bari lutfun et bize rehber
Himmet evliyası her yere yavar(?)
Cihan kar kılmaz bize serbeser.

Seçilsin meydana derdani Dersim
Nasrun minallahi ve fethün garip
Beşirun münine yaheyyulmuhip
Teki zuhur etti bu nurinmucip
Bi iznillah kurulmuş binası dersim.”

İkinci Destan;

Evi yansın Kemal bize yük olmuş.
Zeyli ziyareti sen bize ne diyorsun.
Dört tarafımıza top tüfenk kurdular.
Vurun çok koç uşağı vurun.

Koç uşağı, size diyorlar Arslan uşağı.
Askerimiz gitti ağzı bağlı deresine
Kemal teyyaresinin sesi sazla zurna gibi
Vurun kardeş vurun dostunuzdur.

Muhindi divarile Seyyid battalı gazi
Kemal tahta çıktı cumhuriyet istiyor
Koç uşağı cumhuriyeti kabul etmiyor.
Seyyit Rıza diyor kalbinizi tam tutun
Dersim halkına şapka yakışmaz
Vurun kardeş vurun Düzgin bize ne diyor.

Koç uşağı Seyyid Rıza’ya diyor ki zeylin üzerine git, bir telgraf Düzgün’e çek
Birinde mugindi divarına
Vurun vurun; Kardeş vurun hak bize ne diyor.

Seyyid Rıza pencereden çağırıyor.
Muhindi divarının telgraf cevabı geldi.
Size bir hayırlı haber söylüyorum.
Vali Fahri kazan deresinde murt oldu.
Vurun kardeş vurun
Hele mugindi divarı bize ne diyor..

Üçüncü Destan;

Gönül gel gezelim munzur dağını
Ne hoş memlekettir eli Dersimin
Seyran edin Sultan Dağını
Ne hoş çiçekleri gülü Dersimin

Nice padişahlar gelmiş cihana
Bunu anlamak için düşmüş gümana
Her birini bir çeşit atmış bir yana
Kesilmemiş kolu kılı Dersimin.

Arslanlar yurdurur tilkiler girmez
Gerçekler sırrıdır akıllar ermez
Evliyalar gülüdür zalimler durmaz
Onlara bağlıdır yolu Dersimin.

Merdani hüdaya kim ki bulaşır
İmdada kavuşur hemen ulaşır
Coşa gelip şimşek gibi savuşur
Etrafı yıkar (?) Dersimin

Aşari cömert hakkın rahine
Sultanımız durmuş kıblegahına
Sultan baba derler onun şahına
Atılır topları (?) Dersimin.

Evliyası çoktur kılıç takınır.
Bütün aleviye yardım dokunur.
Havariç Yado devlet ondan sakınır
Allahtan kavidir beli Dersimin.

Tekinin Şeyh Ahmed Ceddi olası
Seydani Şeyh Ahmed attı binası
Şükür hakka geçmiş onun duası
Cümleden üstündür eli Dersimin.

NOT: Şiirlerin Kürtçe’den Türkçe’ye tercümesinde yanlışlıklar bulunuyor. Kürtçe nüsha elimizde bulunmadığı için tercümeyi olduğu gibi aktardık… 

BELGE;

”Aşiretleri arasında gizli olarak dolaştırılan ve Türk düşmanlığından ve Kürtçülüğün çoğaltılmasından bahis bulunan üç destanın Kürtçe’den dilimize çevrilen suretleri ve Elazığ Vilayetinin bu hususta alınan 177/164 numaralı tahriratın sureti leffen takdim edilmiştir.

Yüksek Başvekalete, C.H.F.K.U, R.C.K.U, B.E.H.Rs J.U.K yazılmıştır.” Dahiliye Vekili

BELGE; Elazığ Vilayetinin 22.03.1933 tarihli ve 177/164 numaralı tahriratı suretidir;

” 1- Dersim aşiretleri arasında dilden dile dolaşan Türkü ve Destanlardan bu defa Mazgirt Kaymakamlığınca elde edilen üç nüshasının mütercim suretlerini ilişkilendirerek sunuyorum.

Bunlar amiyane yazılmış olmakla beraber doğrudan doğruya bir kasdi mahsusla tertip ve temin edilmiş olduğu pek açıkça sezilmektedir.

Asılları Kürtçe olan bu yazıların Seyyit Rıza’nın yanında bulunan Koçgirli Alişer tarafından yazıldığı söylenmekte olup Cumhuriyet ve Türklük aleyhtarı ve Kürtçük emelini takip edenler için çok kuvvetli bir propaganda vasıtası olduğu şüphesizdir. Bu gün Dersim halkını eskisi gibi daima kendilerine merbut bulundurmak, nüfuzlarını yürütmek, hatta taabbüd ettirmek gayesini güden aşiret reisleri ve bilhassa Seyyitler; Cahil halkın böyle amiyane surette kahramanlık ve dini duygularını kıcıklamak suretiyle bu arzularını yürütmektedirler.

Bu meyanda en ziyade Seyyit Rıza kendisine Dersim’in Aleviler ulusu ve ruhaniyet ve kudsiyet ‘melcei’ ve Türk düşmanı, Kürt hamisi sıfatını takınmak istediği; kendi himayesinde bulunan Koçgirililerin bu yazışları ile de teeyyüt eylemekte bulunduğunu arzeylerim efendim.

2- Dahiliye Vekaletine, Birinci Umumi Müfettişliğe arzedilmiştir.” Elazığ Valisi

Alişer;

Aşiretlerin dağınık yapısını düzeltip bunları birleştirmek için sürekli görüşmeler yürütmüştür. Alişer portresi iki yönlü olarak karşımıza çıkıyor. Bunlardan Birincisi; Edebi kişiliği, İkincisi ise Liderliktir. Alişer ismi Dersim-Erzincan bölgesinde hızla yayılırken yazmış olduğu şiirleri halk üzerinde büyük etki meydana getirmekteydi. Şiirlerinin ulus-millet bütünlüğünde insanların ruhuna işlemesi dönemin rejimi tarafından dikkatle takip edilmiş ve rapor edilmiştir. Öyle ki Alişer’in yazmış olduğu şiirler devlet tarafından ”Destan” olarak rapor edilmiştir. Belgelerden anlaşıldığı üzere Alişer o dönem yazdığı şiirleri çoğaltıp halka dağıtılmasını istemiş, Mazgirt Kaymakamlığı, Alişer’e ait şiirlerin nüshalarını ele geçirip bunları Elazığ Valiliğine bildirmiştir. Elazığ Valiliği, tercüme ettiği şiirleri rapor şekilde Ankara’ya iletmiştir. Alişer, rapor da anlaşıldığı üzere Seyyid Rıza ile yakın temaslar ve görüşmeler içerisindedir.

Alişer’in şiirlerini Kürtçe’nin hangi lehçesinde yazdığına dair belge de herhangi bir bilgi bulunmazken, bu konu da çalışması olanların ağırlıklı görüşü Alişer’in Kürtçe’nin Kurmanci lehçesiyle yazdığı yönündedir. Belgeler de ifade edildiği gibi ”ASILLARI KÜRTÇE OLAN YAZILAR” ibaresi geçmektedir. ‘Üçüncü Destan’ olarak verdiğimiz şiiri ”Gönül gel gezelim munzur dağını” Alişer’in bilinen en popüler şiiridir. ‘İkinci Destan’da’ yer alan ”Evi yansın Kemal bize yük olmuş.” şiiri ise, çok bilinen bir şiiri olmamakla beraber iyi incelendiğinde dönemin sosyolojisin şiire nasıl yansıdığını iyi görebiliriz. Şiirlerin tarzına baktığımız da hem dönemin gerçekliğini hemde tarihsel bağlamda yazıldığını görüyoruz.

 Alişer, Kürt kavminin karanlıkta kaldığını belirtirken, her ulusun uyanıp kendi kaderini tayin ederken Kürtlerin bu hakkı elde edememesine işaret ediyor. Said-i Kurdi’nin de Kürtlere yönelik böyle bir sözü bulunmaktadır; ”Arslan Kürtler! beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız…” Ulus-Devlet döneminde Kürtlerin ‘uyanışa’ geçememesi Kürt lider veyahut aydınların sürekli vurguladığı bir noktadır.

”İkinci Destan’ın” ilk cümlesi ‘Evi yansın Kemal bize yük olmuş.’ diye başlar. Kemal’den kasıt ‘Mustafa Kemal Atatürk’tür.’ Günümüz de ‘Dersim-Koçgiri’ tartışmaları yapanların bir kısmı bu dehşet verici soykırım karşısında ‘Atatürk’ün bilgisi dahilinde’ değildi diye tarihsel gerçeklikten uzak tezler ortaya atmaktadır. Özellikle 1937-1938 Dersim İsyanın’dan önce patlak veren Koçgiri İsyanını bastırmakla görevli Topal Osman ve Sakallı Nureddin Paşa’nın Koçgiri civarında işledikleri insanlık suçları bilinen bir gerçektir. Sakallı Nurettin Paşa’nın ”Zo diyenleri ‘Ermenileri’ temizledik, şimdi sıra Lo diyenlerde ‘Kürtlerde…. ” sözünü bu isyan sırasında söylediği bilinmektedir.

Alişer, ‘ulus-kimlik’ bağlamında örnek bir kişilik olarak önümüze çıkıyor. Osmanlı Devleti dağılırken, Kürtler haklı olarak kendi kaderlerini tayin etmek için çeşitli adımlar atmış, bu adımlar bazen yayılmacı bir politikayla bazen de lokal şekilde kendisini göstermiştir. Kürt Ayaklanmalarını ‘ulus-kimlik’ bağlamından koparıp ‘din-inanç’ merkezli bir boyuta taşımak elbette Kürtleri ‘ulusal’ düşünceden koparmaya yönelik söylemlerdir. Şeyh Said Ayaklanması ‘Din içindi’ diye savunanlar Azadi Teşkilatı’nın yapılanmasına değinmezler ve Şeyh Said’in bu teşkilat doğrultusunda hareket ettiğinin gerçeğini dile getirmek istemezler. Nitekim buna benzer söylemler Koçgiri ve Dersim içinde dile getirilmiştir. ”Kürtler adına değil, Aleviler adınaydı…” Oysa gerçekler bu söylemlerin dışında ve çok farklıdır. Alişer’in dönemin Kürt lider ve kurumlarıyla sonradan ilişkiye girdiği bilinen bir gerçektir. Devlet kanadında ise meseleye bakış açısı çok nettir; ”Kürtçülük” ”Kendi kaderini tayin etme hakkı…”. Bu bakış açısı zalimane yöntemleri beraberinde getirmiş ve tarihte benzeri az görünecek katliamlara imza atmıştır. Dersim katliamı,katliamdan öte askeri harekat ve planlama açısından soykırım harekatıdır. Sivil insanların zehirli gazlarla veyahut ateşli silahlarla toplu şekilde öldürülmesi bunlara örnektir.

Nitekim Cumhuriyet’in ilanıyla ‘Kemal bize yük olmuş’ sözü, tüm şiddetiyle Kürtleri yakıp yıktı. Koçgiri’den sonra Şeyh Said, Seyyid Rıza (Dersim), Ağrı Ayaklanmaları büyük ve zalimane yöntemlerle bastırıldı. Bu hadiselerden ötürü binlerce Kürt hayatını kaybetti. Alîşer ve Zarife Hanım Dersim Ayaklanması sırasında 9 Temmuz 1937 yılında hunharca katledildiler.

PS: Alişer hakkında raporlar direkt  olarak dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e iletilmiştir.

Bitlisname.com kaynak gösterilmeden yayımlanamaz.

BELGE; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Arşivlerinden temin edilmiştir.