Bitlis’in yetiştirdiği değerli şahsiyetlerden biri de Müştak Baba’dır. Müştak Baba, Bitlis Kürt Hükümetinde (Bitlis Beyliği) gözlerini Dünyaya açmıştır.

1759 yılında Bitlis’te Dünyaya gelen Müştak Baba, çocuk yaşta medrese eğitimine başlar. Genç yaşta zekasıyla çevresinin dikkatini çekmeyi başarmıştır. Bitlis Beyliği’nin eğitime verdiği önem Müştak Baba’nın gelişmesinde büyük rol oynamıştır.

Bitlis Beyliğine bağlılığıyla bilinen Müştak Baba’nın anne tarafı Kürt’tür. Baba tarafı Kürt değildir. Bitlis Kürt Beylerini, Osmanlı Sultanlarından farksız görmez ve sürekli övdüğü bilinmektedir. Hayatının son demlerinde İstanbul’a giderken bile kalbinde Bitlis Beyliğine duyduğu saygı ve Bitlis’e karşı beslediği sevgiyle doğduğu şehirden ayrılmıştır. Nitekim bu hasret fazla uzun sürmemiştir. Bir dönem İstanbul’da kalarak medrese bünyesinde eğitim faaliyetleri sürdürür. İstanbul’daki Selâmi Efendi Dergâhı’na şeyh oldu ve zamanın hükümdarı İkinci Mahmud ile Sadrazam Âkif Paşa’nın yakın çevresine girdi. Giderek ünlenen Müştak Baba’nın ismi İstanbul çevresinde dilden dile dolaşmaya başlar. Kendisinin ‘’Kahin’’ ve ‘’Sihirbaz’’ olduğu halk tarafından dillendirilir. Nitekim yaşadığı dönemde Ankara’nın gelecekte  başkent olacağını belirtmiştir.

ANKARA ŞİİRİNİN ORİJİNALİ 

Müştak Baba’nın kehanetinin yeraldığı şiiri, orijinal diliyle şöyle:

“Me’vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser / Lâ-büdd olur o me’va İslâmbol ile hemser // Nun ve’l- alem başından alınsa nun-ı Yunus / Aldıkda harf-i diger olur bu remz ızhâr // Miftâh-ı sure-i Kaf ser-had-i kaf tâ kaf / Munzamm olunmak ister Râ-yı Resul-i Peyamber // Hây-ı huy ile âhir maksud oldu zâhir / Beyt-i veliyyü’l-ekrem Elhâc Abd-i ekber // Ey pâdişâh-ı fehhâm Sultan Hacı Bayram / Revhân ister ikram-ı Müştâk-ı abd-i çâker”


GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE

“1000 mânâsına gelen ELF sözü, güzeller beldesinin başına EFSER, yani tâc olarak konursa, o belde İstanbul’dan farksız bir hâle gelir. Sonra, Yunus Suresi’ndeki NUN ve Kaf Suresi’ndeki KAF harfleri alınır. Resul’ün, yani Hazreti Peygamber’in RI harfi de bunlara ilâve olunmak ister ve maksad ‘hây-ı huy’ sözündeki ‘HE’ harfi ile tamamlanır. Ey anlayışlıların padişâhı olan Sultan Hacı Bayram! Senin bulunduğun o güzel belde, bu değersiz kul Müştak’tan hürmet istiyor!”

Müştak Baba, şiirin ilk mısraında “1000” mânâsına gelen “elf” ve “tâc” demek olan “efser” sözlerini veriyor ve “efser”in başına “elf”in ilâve edilmesi gerektiğini söylüyor. Ebced hesabıyla 341 tutan efser”e “elf”in, yani “1000” sayısının ilâvesiyle, Ankara’nın başkent yapıldığı 1923’ün Hicri takvimle karşılığı olan 1341 tarihini elde ediyoruz.

Şair, daha sonra beş mısrada sırasıyla “elif”, “nun”, “kaf”, “rı” ve “he” harflerini veriyor. Bu harfler, bu sırayla yazıldıklarında ortaya “Ankara” kelimesi çıkıyor. Yani, Müştak Baba, “Ankara”nın eski harflerle yazılışı olan “A-N-K-R-H” harflerini sıralıyor, “Güzeller beldesi ve Hacı Bayram’ın memleketi olan Ankara, 1341 yılında başlara tâc olacak ve İstanbul’dan -yani, şiirin yazıldığı zamanın başkentinden- farksız hâle gelecek” diyor.

Şeyh Mustafa Müşkat Baba. Kadiri şeyhi olup Bitlis’ten İstanbula gelip bu tekkenin şeyhi oldu. Sonra memleketine döndü. Bitlis’e varmadan Muş’ta, 1247 (1831-32) katledildi. Ermiş bir zat olup divânı vardır. Birçok müridi vardı. İzmir Valisi Osman Paşa bunlardan biri idi. Paşa’nın kabri, Beykoz’da Çakmak Dede Mezarlığı’ndadır.

Bitlisi Mustafa Müştak Efendi, 1789, 1810 ve 1814 tarihlerinde olmak üzere üç defa İstanbula gelmiştir. İstanbulda iken bu tekkenin meşihati vekaletinde bulunmuş ve Selâmi Efendi’nin vefatından sonra asaleten şeyh olduğu gibi onun eşi ile de evlenmiştir. Bu hanımdan bir kızı dünyaya gelmişse de küçük yaşta vefat etmiştir. Kabri, tevhid-hânenin altındadır.

Bitlis Methiyesi

Reşk âvere-i canandır,
Ezhar-ı Şehr-i Bitlis.
Firdevs-i aşıkandır,
Aktar-ı Şehr-i Bitlis.

Huban-ı bi nihayet,
Mahcup olur be gayet,
Her birisi bir afet,
Dildar-ı Şehr-i Bitlis.

Hep mâbed-u cevâhim,
Medrese vu sevâhim,
Oldu cihane lâhim,
Envar-u Şehr-i Bitlis.

Her bağı dilkûşadır,
Dert ehline devadır,
Cennet desem sezadır,
Gülzar-ı Şehr-i Bitlis.

Girbal-i zerc-ü Kevser,
Ser çeşme-i İskender,
Sularla zib-u ziver,
Envar-ı Şehr-i Bitlis.

Irmakları behirgah,
Şevk ile söyler Allah,
Bağdad’da buldular rah,
Enhâr-ı Şehr-i Bitlis.

Her rûz-i iyd-u Bayram,
Akşam-u Şam-u en’am,
Uşşaka bahşeder kam,
Ezhar-ı Şehr-i Bitlis.

Seyreyle Didebana,
Ser çekmiş âsumana,
Taaneyler İsfehana,
Kühsar-ı Şehr-i Bitlis.

Bilcümle hanegâhı,
Meyhane-i ilhamı,
Mestaneler penahı,
Asar-ı Şehr-i Bitlis.

Müştak-ı verir her bar,
vasfetse ehl-i eş’ar,
Binde bir olmaz izhar,
Esrar-ı Şehr-i Bitlis.

Müştak Baba kimdir?

Müştak Baba, sufi şair. Esas adı “Muhammed Mustafa Müştak” efendidir. Özleyen anlamına gelen Müştak ismini Neşet Efendi takmıştır. Babası Seyyid Süleyman Efendi olup, anneleri tarafından soyu Seyyid Abdülkadir Geylani’ye dayandırılır. Eğitimlerini amcası Şems-i Bitlisi, Hasan Şirvani ve Bağdat’ta Nâkibül-eşraf Hasan Efendi ile İstanbul’da Mesnevihan Hoca Neşet Efendi’den almıştır. Kadiri tarikatının kurucusu olan Abdülkadir Geylani İran’ın Mazenderan veya Gilan eyaletinde doğmuş bir Kürt kökenli İslam bilginidir

ESERLERİ:

Âsârü’l Müştak Esrarü’l-Uşşak. (Asar) (Biyografidir)

Divan-ı Müştak Baba.

Mektubat-ı Kimya-yı Müştak.

Baharname. (Farsça divan)

Mişkâtü’l-Müştak Mir’atü-l Uşşak.

Müştak Baba’nın ölümü üzerinde tarihçilerin çelişki görüşleri mevcuttur. Bazı tarihçilerin Müştak Baba’nın Ezidiler tarafından boğdurularak öldürüldüğünü yazarken bazı tarihçilerde ‘Sihirbaz’ olduğu gerekçesiyle Osmanlı tarafından idam edildiğini belirtir. İdam edildiği birinci ihtimale karşı daha yaygın görüştür. Mezarı Muş’ta dır.

Bitlisname.com kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.