Osmanlı tarihinde Kral Demirbaş Şarl’ın askerleriyle birlikte İstanbul’daki Sultan’a sığındığı ve yıllarca padişahın misafiri olduğu anlatılır. Peki kimdi bu kral? Ona neden Demirbaş lakabı verilmişti? Niye Osmanlı’ya sığınmak zorunda kalmış ve neden o kadar borçlanmıştı ki, Osmanlı ahalisi onlarca alacaklı borçlarını tahsil etmek için kralın ardına İsveç’e gitmek mecburiyetinde kalmıştı?

Baran Zeydanlıoğlu – 16 Ekim 2020

Günümüz Ukrayna sınırları içerisinde yer alan Poltava bölgesinde cereyan eden ve tarihte Poltava Muhaberesi (27 Haziran 1709) olarak bilinen bir savaş gerçekleşir. Bu çarpışma, İsveç Krallığı ile Rusya Çarlığı (Deli Petro) arasında vuku bulur ve savaşı büyük bir hezimet ile İsveç kaybeder. Ordusunun başında bulunan XII. Kral Karl Gustaf, yenilgi sonrası 1500 askeriyle birlikte, o zaman Osmanlı tarafından yönetilen ve günümüz Moldova’sının bir şehri olan Bender’e haliyle de Osmanlı’ya sığınır.

İsveçli krala ve beraberindekilere imtiyazlar ve kolaylıklar sağlanır ve onlar da Bender’in hemen dışına geçici olarak yerleşirler. Kral ve askerleri zamanla şehrin dışında Karlopolis adını verdikleri kendi yerleşim yerlerini kurar, çevre esnafa ödeyemeyecekleri miktarda yüklü borçlar yaratır ve bu duruma artık tahammül edemeyen Benderliler de ayaklanırlar. Geçen yıllar süresince bir türlü İsveç’e geri dönemeyen kral ve askerlerinin oraya daha da yerleşmesi, Bender ahalisi ile olan sürtüşmeleri ve üstelik neden oldukları ekonomik yük ve Rusya ile diplomatik sıkıntılardan dolayı, 1 Şubat 1713 tarihinde Osmanlı idaresi Bender’de duruma müdahale etme kararı alır.

Kral ve askerleri onlara müdahaleye gelen yeniçerilere direnirler. Ancak yenilirler. Bu hadise İsveç tarihinde ‘Kalabaliken i Bender’ diye bilinir ki, tam Türkçesi de ‘Bender’deki kargaşa’ demektir. Zira kalabalık kelimesi bu kral sayesinde İsveççe diline de ‘kargaşa’ olarak girmiştir. (Aynı isimle piyes ve film de yapılmıştır).

Sultan III. Ahmed’in emriyle Bender’e gönderilen yeniçeriler, İsveçli askerleri ve onlarla birlikte olan sivilleri şehirden çıkartarak, Kral Gustaf’ı da beraberlerinde Dimetoka’ya (Edirne yakınlarında, günümüz Yunanistan’ında bir şehre) götürür ve ev hapsine koyarlar. Artık Kral Gustaf, Osmanlı envanterine girmiş bir demirbaştır. Kral Karl Gustaf, artık Demirbaş Şarl (Karl) olarak anılmaya başlanır.

Bender’de ve Dimetoka’da bulunduğu süre boyunca zamanını Osmanlı donanmasındaki gemilerin yapılarına harcayan Demirbaş Şarl, daha sonra (1716-17) İsveç’te inşa edilecek olan Jarramas (Yaramaz) ve Jilderim (Yıldırım) adını verdiği iki gemi tasarlar. Yıldırım firkateyni 1800’lerdeki bir savaşta batarken, Yaramaz ise 1944 yılındaki son seferi akabinde karaya çekilir ve ardından İsveç’in Karlskrona adlı şehrindeki Deniz Müzesi önünde sergilenmeye başlanır.

1714’un Eylül ayına kadar Dimetoka ve İstanbul’da yaşayan Demirbaş Şarl, Osmanlı himayesi altında kaldığı süre içerisinde, askerleriyle beraber aldıkları borçları sonra ödeme anlaşmasıyla, Kasım ayının 11’inde İsveç’e döner. Kral Gustaf’ın ülkesine döndüğü zaman, Sultan’a, Yeniçerilere ve Osmanlı esnafına borçlandığı miktar yaklaşık 2,5 milyon İsveç kronudur.

Borçların geriye ödenmesindeki gecikme dolayısıyla, alacaklı olan tüccarların konuyu yerinde çözme fikri onay alır ve İstanbul’dan İsveç’e gidilmesi için hazırlıklar yapılır. 6 Ocak 1716 günü, İsveç’in güneyinde bir liman kenti olan Karlshamn’a bir gemi yanaşır. Demirbaş Şarl’dan paralarını tahsil etmek için haftalar boyu süren bir yolculuk yapan altmış kişilik Benderli ve İstanbullu gemi yolcuları, şehrin iskelesine çıkarlar. Türk, Ermeni, Rum ve Yahudi tüccarlar, onların aileleri, muhafızları, onlarla birlikte olan bazı askerler ve hizmetkarlarından oluşan bu kafile, neden geldiklerini Karlshamnlılara bildirirler. Şark diyarlarından gelenlerle ilk defa karşılaşan İsveçliler şaşkın heyecanlı ve telaşlıdırlar. Haber kısa zaman içerisinde her yere olduğu gibi başkent Stockholm’e ve kral Demirbaş Şarl’a da ulaşır.

Ülkesine gelen Osmanlılar için hemen konaklayacakları yerler ve günlük harcamaları için bütçe hazırlanır. Borçlarını kısa zaman içerisinde tahsil edip Osmanlı’ya geri döneceklerini ümit eden tüccarların beklentileri o yönde gelişmez. Alacaklarının tahsilatı yıllar sürer ve bu zaman içerisinde, dinsel ve kültürel olarak İsveçlilerle huzursuzluk yaşanır. Osmanlılardan hastalanan olur, başka şehirlere gidip yerleşenler olur, kıskançlık olur, evlenen- boşanan olur, kendi aralarında kavga dövüş ve hatta adam öldürme olur.

1716 yılında İstanbullu Yahudi tüccarlardan biri Karlshamn’daki Polonyalı bir asker tarafından öldürülür. 1717 yılında askerlerden Deli Mustafa adlı biri komutanı olan Ömer Paşa’yı öldürür. Karlshamn’ın göbeğinde gerçekleşen bu cinayetin işlendiği muhitte, günümüzde halen de var olan bir bilgilendirme levhası asılır.

Rivayete göre her ikisi de aynı kıza âşık olmuşlardır. Bu cinayetten sonra Deli Mustafa Karlshamn’da yargılanır ve orada idam edilir. Tüccarlardan birinin hizmetkarı olan Yahudi bir gencin, İsveçli Maria adlı bir kadınla evlilik dışı ilişkisi ve bu ilişkiden de bir kız çocuğun olduğu ortaya çıkar. Hizmetkar, Maria’yı evlenmek vaadiyle kandırmıştır. Ancak kendisinin İstanbul’da evli olduğu öğrenilir.

1719 yılına gelindiğinde borçların sadece bir kısmı Osmanlılara ödenmiştir ki, o da taksitle bazı tüccarlara dağıtılmıştır. Aynı sene içerisinde Osmanlıların tümü Stokholm’e getirildikten sonra ödemeler hızlandırılır. Parasının tamamını alan ve ilk kafileden olan Türkler 1720 yılı itibariyle Stokholm’den ayrılıp Almanya üzeri Osmanlı’ya dönerler. 1724 yılı itibariyle alacaklılar ile İsveç devleti arasında geri kalanın ödenmesine dair bir anlaşmaya varılır ve tüccarların geri kalanı da Osmanlı’daki evlerine dönerler. Biri hariç. O da İstanbullu Solomon Ben Josia adlı biridir ki, 1722 yılında kendi dininden çıkıp Hristiyanlığa geçerek Christian Fredrik adını alır. Kayıtlara göre, 1726 yılında da İstanbul’daki eşinden boşanmış ve sonrasında İsveçli biri ile evlenmiştir.

Demirbaş Şarl ve askerlerinin Osmanlı’ya askerleri ve tüccarlarına olan borçlarının tamamı ancak 1738 yılında tamamen ödenerek son bulur.

Demirbaş Şarl ve onun ardından İsveç’e gelen Osmanlıların bu topluma kazandırdıkları birçok kelime ve kültür zenginliği vardır. Mesela İsveç Köfte diye bilinen ‘köttbullar’ bildiğimiz köftedir. Kiosk kelimesi de Köşk’ten gelir. Bazı yer isimleri ve kişilerin soy isimlerindeki ‘asker/askersund/askerson’ adlandırmaları da Demirbaş Şarl ile birlikte gelen ‘asker’ kelimesi kökenlidir.

Baran Zeydanlıoğlu – 16 Ekim 2020

Kaynaklar

Memalik-i Osmaniye’de Demirbaş Şarl, A. Refik, 2016

Karlshamn Belediyesi Arşivi

İsveç Kraliyet Denizcilik Müzesi arşivleri

Släkthistoria, 9 / 2017

Sjöväsendet dergisi, Karskoga, 1910

Svenska Dagbladet Gazetesi, 25 Mayıs 2005 sayısı