1879 doğumlu İngiliz siyasetçi, ajan, diplomat, asker, yazar ve bir gezgin olan Mark Sykes özellikle Osmanlı – Kürd ve Arap yakın tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Bitlis’e de uğramış olan Sykes, merkez ve civarı hakkında notlar da tutmuştur. I. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında günümüz fiziki haritaları ve yukarıda bahsi geçen toplumların kaderini değiştiren ünlü Sykes – Picot anlaşması’nın da mimarlarındandır. Farsça, Arapça ve Türkçeyi çok iyi konuşan Mark Sykes, inanılması çok güç olan uluslararası hadiselere çok kısa bir sürede imza atarak, 39 yaşında 1919 yılında Paris’te vefat etmiştir.

Britanya’nın Ortadoğu ve Hindistan’a kadar olan bölgedeki çıkarlarını gözeterek faaliyetlerde bulunan Sykes, bunları raporlar halinde Londra’ya göndermiş ve zamanla da kitaplar halinde yayımlamıştır. Çalışmaları arasında yer alan birkaç eserinde Osmanlı ve Kürdlere dair çok detaylı veriler bulunmaktadır. Bu çalışmaları sırasında 1899 -1913 arasında defalarca bu bölgede bulunan Sykes, üç defa da Bitlis ve civarından geçmiştir. İlk geçişi 1899 kışı olup Halep – Şam – Musul – Diyarbekir – Siirt – Bitlis – Tatvan – Van – Batum güzergahı izlenimleri yapmıştır. Karın yoğunluğu ve yüksekliğinden dolayı Bitlis’ten temin ettiği 15 kızak ile, ekibi ve kendisi Tatvan üzeri Van’a geçmişlerdir. Yıllar boyu, Osmanlı’yı, Ermenileri, Arapları ve onlarca Kürd aşiretini incelemiş ve liderleri ile görüşmüş olan yazarın hem aşiretlere hem de Kürdlere dair istatistik, veri ve görselleri mevcuttur. Bitlis kısmında, şehri ziyaretini çok kısaca yazan Mark Sykes, Bitlis’in ahalisi olan Kürdler ve Ermenilere bir cümle ile değindikten sonra, genel anlamda diğer şehirlerdeki Müslümanlar ve dış görünüşleri konusu ile başlayarak, Ermeniler hakkında uzunca sosyolojik ve tarihsel düşüncelerini kaleme almıştır. Kürdler ile ilgili bölümde uzunca tarihsel detaylara yer veren yazar, Kürd aşiretleri ile sonlandırmıştır kitabını.

1915 yılında yayımlanmış ‘Halife’nin Son Mirası’ adlı kitabında İslamiyet’in yayılışı, Osmanlı tarihi, Anadolu, Kürdistan coğrafyası ve ahalisine değinen Sykes, çok teferruatlı bir şekilde de Osmanlı İmparatorluğu’nun Kürd Aşiretleri listesini de çıkarmıştır. Bu Kürd aşiretleri arasında Bitlis, Mutki ve civarındaki birçok Kürd aşiretine değinen yazar, Kürd Zeydan Aşireti’nden de birkaç yerde bahsetmiştir ki, Pinyaniş ve Herki aşiretleri ile Zeydan aşiretinin birbirlerinin kolları olduklarını da yazmıştır. Aşiretlerin açıklamaları bölümlerinde, bazılarının yapılarının diğer başka aşiretler ile dilsel, etnik, coğrafik ve kültürel etkileşimlerine de değinmiştir. Kendisini Mutki’ye sokmayan Kürd aşiretlerini de anlatan Sykes, Halep’ten başlayan ve Bitlis üzeri Van’a devam eden gezisi ve izlenimlerini hem görseller hem de kıyaslamalarla not tutmuştur.

Sykes’in bu kitabının aşiret listesini şimdilik sadece isimler olarak derlediğim gibi, Bitlis kısmını da olduğu gibi çevirdim. Britanyalı Mark Sykes’ın Kürd aşiretlerine dair o detaylı çalışmasını, başlı başına ayrı bir konu olarak derleyip, çevirip ileride paylaşacağımdan, bu yazımda sadece yazarın Bitlis anlatımı kısmını ve hazırladığı Kürd aşiretleri listesini sunuyorum.

Baran Zeydanlıoğlu

Hazo’dan Ziyaret’e geçtik. Burası zenginler için bir tür konaklama yeri ve han konumunda olurken, dindarlar için de bir tür manastır ve kutsal türbe olan bir yer. Aynı zamanda da fakirler için bir tür imarethane ve yardım alabilecekleri bir kurum olma özelliğine de sahip. Ziyaret’e doğru yol alırken 150 kişilik kadın ve erkeklerden oluşan Baba Kürdlerine ait bir kervanı geçtik. Bu Kürdler at alım satımı yapıyorlardı. İşin ilginç yanı silah taşımıyorlardı. Sonradan öğrendim ki, bu Kürdler Süleymaniyeli iki Kadiri dervişi korumasında yolculuk yapıyorlarmış ve kafilenin bu seferini de o iki derviş düzenlemiş olup, alım satımdan da komisyon alıyorlarmış.

Sykes’in birlikte çalıştığı ve değişik etnisite ve inançlardan olan ekibi, 1904, Beyrut

Ziyaret, Bitlis vadisi (geçidi) güzergahı girişinde yer almakta. Bu vadi çok harika, etkileyici ve göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahip olup, başkent Bitlis’e kadar uzanmakta. Şunu belirtmeliyim ki, her ne kadar buradan geçişim ve buralara gelişim üçüncü kez olsa da yolculuğumun sönük veyahut sıkıcı geçiyor olması söz konusu olmadı.

Bitlis vadisi doğal ve tarihsel güzellikler ile dolu. Fars mimarisi tarzı kemerler ile Roma mimarisine sahip, altından zarifçe kıvrılan dereler ve çaylar üzerine inşa edilmiş sayısız köprüler uzanmakta ki, bunlar birçok değişik geçiş dönemlerini kapsayan çok eski çağlarda yapılmışlar. Sol tarafta, şimdiki aşiretlerin atalarının, Romalı Corbulo’nun (M. Ö. 60’lar) buradan geçmeye çalışan çaresiz askerlerini acı acı bağırttırıp aşağıladıkları Motkan’ın (Mutki) derin uçurum ve kayalıkları yer alırken; sağ tarafta ise gerçek Kürdistan’ın yemyeşil ve rengarenk olan harika dağları sıralanmakta. Bu dağlar, üzerlerinde süzülen inen ve çıkan gölgelerin her bir hareketleri sonucu oluşan değişik hal ve form alan güzelliklere sahipler. İki kaya arasından fışkıran su aşağı doğru büyük bir hızla akarak nehri ikiye bölüyor şimdi. İleride gürültülü bir ses çıkaran akıntının oluşturduğu sığ bir su birikintisi bulunmakta. Daha ileride söğütlerin altında gizlenmiş sessizce bekleyen kara ve derin bir derinlik ve dere yatağı boyunca var olan yoğun sazlıklar göze çarpmakta.

Bitlis’i hem kış hem yaz ve hem de sonbaharda görme şansını yakalamak, büyük bir zenginlik oldu benim için. Ancak itiraf etmeliyim ki, bu durumun benim için öyle pek de cazibesi bulunmamakta. Şehrin bir vadi içinde kurulu olmasından dolayı buraya gelen birisi, karşısına aniden çıkan bu yerin güzelliğinden ya etkilenir ya etkilenmez. Benim bir şeyden hoşlanmam için o yerin  renk çeşitliliğine sahip olması lazım. Bu konuda Bitlis, kızıl kahverengi mat kesme taşlardan inşa edilmiş donuk bir fotoğraf gibi bir yer. Evler hantal ve kasvetli bir görünüşe sahip. Kale ise harabe halde ve ilgi uyandırmıyor. Resmi binalar bakımsız ve sefil. Şehrin ahalisi ise ya bozuk Türkçe konuşan Kürdler ya da boncuk gözlü ve kaba (nazik olmayan yüz hatları) bir dış görünüşe sahip Ermenilerden oluşmakta.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kürd Aşiretleri listesi

A- Abbasinli, Abu Tahir, Acu, Adamanli, Alan, Alian, Alidinli, Alikan, Aliki, Alhas, Aluş, Arap Ağa, Aşagi, Aşmişard, Atmanki, Azli.

B- Badeli, Bahtiyarli, Baki Hassa, Balabranli, Balaşaği, Balian, Baliki, Bradost, Barakatli, Barguhan, Barhan, Barkoşan, Barlolar, Başmanli, Bazikli, Bederi, Behirmaz, Beyt Elhulta, Bejwan, Bekiran, Bekran, Beled, Bellicar, Bellikan, Bellikanli, Berazi, Berizanli, Beroz, Berwari, Berzan, Beşerî, Beski, Beyleyan Porga, Bilbasi, Bilican, Bosikan, Buban(li), Bucak, Bumteywit, Bunesi, Botan.

C- Çaykesen, Çakali, Çamikan, Çiyareş, Çiçiçiye, Çağrişanli, Çukurli.

D- Dağbaşi, Dahuri, Danan, Daşi, Dasikan, Davudiye, Del Mamikan, Delianli, Delikanli, Dere, Derecan, Dersimli, Didan, Dinan, Doğanli, Domana, Dorkan, Doşki, Dısdiye, Duderi, Dudikanli.

E- Eymersan, Eyru, Elya, Elkawad, Erikli, Eski Koçgiri, Eutergeç, Ezdinan.

F- Ferhad Uşaği

G- Garoalar, Gavdan, Gevici, Gowruk, Gırdi, Gırgiri, Givran, Goyan, Guran, Guruş.

H- Hababa, Hafcan, Haydaranli, Haci, Haci Bayram, Haci Banli, Haci Manli, Halaci, Hamawand, Hamdikan, Hartuşi (Ertuşi), Haruna, Hasananli, Hasenikan, Haseyna, Hasseran, Haverka, Hawatan, Haweri, Herki, Hisuliye, Hoşikan.

İ- İbolar, İsiadat, İsoli (İzoli)

J- Jaff, Janbekli (Canbegli), Janbek (Canbeg), Jelali (Celali), Jelli (Celli), Jeikanli (Çelikanli), Jibranli (Cibranlı), Jiriki (Jirki), Judi Kanli (Cudikanlı).

K- Kalendelan, Kao, Karabanli, Karageçi, Karageçan, Kara Hasan, Kassiani, Keşel, Kedak, Keka, Keliş, Keskoli, Keyboran, Keytkan, Kalajan (Halacan), Kalajari (Halacari), Kalkani (Halkani), Khani (Hani), Khatun Oğli (Hatunoğlu), Khawistan (Hawistan), Khazali (Hezali), Khoşno (Hoşno), Kiyanoler (Hiyanolar), Kiçiyan, Kiki, Kinarferoş, Kıran (Kiran), Koçgiri, Kodir Zor, Kohan, Kulbin, Kumnareş, Kurecik, Kureşli, Kuryan, Kusan, Kizlican (Kuzlican).

L- Laçin Uşaği, Lek Kurdi, Little Pinyanişli (Küçük Pinyanişli?), Lolanli.

M- Ma’fan, Mahalemi, Mahani, Malaşego,Malkari, Mamadan, Mamagan, Mamakan, Mamakanli, Mamaş, Mamed, Mamhur, Mamreş, Mamund, Manuranli, Matmiye, Mendan, Mendikan, Mengur (Mangur), Merdis, Merzigi, Meşkenli, Milan, Milli, Mir, Miran, Mirkan, Mirsinan, Mirsanli, Misuri, Mizidağ, Mizizah, Modeki, Moman, Motikan, Mukeri, Muhel, Mulikan, Musanan, Musi, Musik.

N- Nasriyan, Nasır(li), Nederli, Nirva, Nuredi.

O- Okiyan, Omeranli.

P- Pencinan, Pican, Pinyanişli, Pincari,Piran, Pirastini, Pir Musi, Pisiyanli, Puran, Putikanli.

R- Reşwan, Reykan, Reşkan, Reşkotanli, Ruçaba.

S (Ş)- Sahalan, Samuga, Sarmi, sarolar, Sartan, Saur, Seyidan, Seif Kani, Şabak, Şadadan, Şaderli, Şarafan, Şawak, Şeyh Bezini, Şeyh Dodanli, Şeyhan, Şayhekan, Şekak, Şekifti, Şemski, Şerkiyan, Şırnakli, Şeveli, Şevilan, Şeyh Hekan, Şidan, Şıriki, Şirwan, Sılokan, Sinemilli, Sinan, Sındi, Sıpkanli, slivan, Spırti, Suratawan, Surçi, Surkişli.

T- Taburoğli, Takuli, Tchuvan (Çuvan), Terkan, Tirikan, Tiyan, Torini.

U- Uhçicemi, Urukçili, Usbahan.

Y- Yezidiler, Sincar Yezidileri.

Z- Zazalar, Zebar(i), Zedek, Zefki, Zeidan, Zekeri, Zemzan, Zerhati, zerwan, Zerzan, Zeydan, Zilanli, Zirikanli, Zirofkan.

Baran Zeydanlıoğlu – 2 Ocak 2020

Kaynak:

The Calip’s Last Heritage – A Short History of The Turkish Empire, M. Sykes, London, 1915

Bitlisname kaynak gösterilmeden yayınlanamaz